19 Temmuz 2012 Perşembe

Bakteriler Nasıl Yüzüyor?

Caulobacter Crescentus adlı bakterinin yüzme şeklini inceleyen bilim adamları, hangi önemli detaylarla karşılaştılar?

Bu bakterinin yüzmesine yardım eden Brown devinimi nedir?

Yüzme işlemi, bu bakterinin çoğalması için neden hayati önem taşır?


Bir havuzda yüzdüğünüzü hayal edin. Su içerisinde hareket edebilmek için yaptığınız işlem; ellerinizi ve kollarınızı hareket ettirmektir. Fakat, küçük organizmalarda, bu durum çok daha farklıdır. Örneğin, mikropların sürati ve yönü, etraflarını saran sıvıya bağlıdır. Bakterilerin yüzmesi ise; bizim tüm ağırlığımızı kaldıran su yerine bir havuz dolusu balın içinde yüzmemize benzetilebilir.

Caulobacter Crescentus isimli bir bakterinin yüzme şeklini inceleyen bilim adamları, bakterilerin yüzerken akıntıdan çok ciddi oranda etkilendiklerini keşfettiler. Bu tek hücreli bakterinin zıt yönlere hareket eden başı ve kuyruğu, ona yönünü belirlemede yardım etmektedir. Bir diğer etken de Brown devinimidir.

Brown Devinimi Nedir?

Caulobacter bakterisi, kamçılı bir tek hücreli organizmadır. Yüzdükçe, yuvarlak başı bir yöne hareket ederken kuyruğu da diğer yöne hareket eder. Bu da bir tork (yani kuvvet momenti) oluşturur. Ancak; Caulobacter’i hareket ettiren tek kuvvet bu değildir. Aynı zamanda Brown devinimden de faydalanır.

Brown devinimi, bir sıvı ya da bir gaz içinde katı asıltı (çözünemeyen madde parçacıklarının dibe çökmeden bir sıvı ortamda kalmış durumu) halinde bulunan, boyutları birkaç mikrometreden küçük parçacıkların yaptığı düzensiz devinime denir. Başka bir deyişle, bakteri bu devinim sayesinde yüzerken etrafında bulunan su molekülleri tarafından adeta langırt gibi itilir.

Hidrodinamik ilişkinin çift etkisi ve Brown devinimi, Caulobakter’in yüzerken oluşturduğu dairesel şekilleri açıklar. Başka bir deyişle, bakterilerin düz ve doğru bir yöne doğru hareket edemediklerini gösterir.

Yüzme İşleminin Bakterinin Çoğalması İçin Önemi

Yapılan araştırmalar, bakterinin yüzme davranışı ile ilgili bir başka ilginç durumu daha ortaya çıkarmıştır. Caulobacter’in yüzerken çizdiği daireler, bakterinin yüzey sınırlarına yaklaşmasıyla darlaşır. Yüzeye iyice yaklaştıktan sonra, sapının ve vantuzlarının yardımıyla yapıştırıcı bir özellik kullanarak katı maddelere sabit bir şekilde tutunur ve burada çoğalarak kendi kopyalarını oluşturur.

Burada, dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır. Caulobacter’in yaşamını ve soyunu devam ettirebilmesi için; çoğalması gereklidir. Bu çoğalma işlemini de ancak katı bir maddeye (örneğin cam bir yüzeye) yapışıp tutunarak gerçekleştirebilir. Bunun içinse, yüzeye yaklaşması yani yüzmesi gerekir.

Caulobacter’in yüzebilmesi için ise; vücudunda sahip olduğu uzuvların hiçbiri tek başına yeterli değildir. İki tane fizik kuvvetinden destek alması şarttır. Bir bakterinin herhangi bir fizik kuvvetini bilmesi ve bu fizik kuvvetlerine hükmetmesi gibi bir durum elbette ki beklenemez. Üstelik bakteri, beyin gibi herhangi bir kontrol ya da karar alma organına da sahip değildir. Şüphesiz, Caulobacter’in yüzmesi canlının vücudundaki her uzvun bilgisine ve tüm fizik kuvvetlerine hakim olan Yüce Allah’ın ilhamıyladır. Bir ayette Rabbimiz’in her ilmin ve bilginin tek sahibi olduğu şöyle bildirilmiştir:

“Dediler ki: “Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.”” (Bakara Suresi, 32)

Dünya'nın En Kuvvetli Yapıştırıcısı: Caulobacter Crescentus

Nehirlerde, su kaynaklarında ve su kanallarında yaşayan Caulobacter crescentus isimli tatlı su bakterisi, bulunduğu yerde kalabilmek için doğadaki en kuvvetli yapıştırıcıyı kullanır.
Bakterinin tutunmak için salgıladığı yapışkan sıvı, en güçlü endüstriyel yapıştırıcılardan dahi üç kat güçlüdür.

Caulobacter crescentus isimli tatlı su bakterisi,Bilim adamları bu bakterilerden birini yapıştığı yerden ayırabilmek için 1 mikronewtonluk bir kuvvet uygulanması gerektiğini buldular. Bakterinin bu yapışma kuvveti, YTL büyüklüğündeki bir bozuk paranın üstüne üç ya da dört araba koyulduğunda elde edilen etkiye eşdeğerdir. Çok daha şaşırtıcı olan ise bu yapışkanın ıslak zeminlerde bile etkili olmasıdır.(1)

Indiana Bloomington Üniversitesi’nde bu bakteri üzerine araştırmalar yapan bakteriyolog Yves Brun, “bu yapıştırıcı kendiliğinden eriyebilen cerrahi yapıştırıcı olarak kullanılabilir.”(2) diyor.

Bilim adamları şimdi, Allah'ın doğada yarattığı bu mucizevi yapıştırıcıyı inceleyip ondan aldıkları ilhamla geliştirilecek yeni yapıştırıcıları nasıl kullanabileceklerini düşünüyorlar. Yves Brun de yapışkanın ameliyatlarda yaraları kapatmada ya da dişçilikte geniş bir kullanım alanı bulacağı görüşünde.

Bu bakteri kendisini kayalara ve cam pipetlerin iç yüzeylerine ince uzun sapından yapıştırıyor. Bakterinin sapında, üzeri zincir şeklindeki şeker molekülleri ile kaplı bir tutunma aleti var. Bakterinin kuvvetli bir şekilde yapışmasını bu şeker molekülleri sağlıyor. Caulobacter her türde zemine yapışmak için özel bir vantuzlu tutunma aleti ile yaratılmış.

Bilim adamları şimdi bu yapıştırıcıyı üretebilmek için çalışıyorlar. Bunu yaparken hiçbir yere değmemesine dikkat etmeleri gerekiyor, çünkü yapıştırıcı tazyikli sudan bile etkilenmediği için, yıkayarak temizlemek mümkün olmuyor.

Bakteride bulunan bu yapıştırıcıyı taklit etme girişimi, bugün evrim teorisini savunan bilim adamları için de çok büyük bir hezimet anlamına gelir. Çünkü, sözde evrim basamağının en gelişmiş canlısı olarak kabul ettikleri insanın, sözde en basit yapılı canlılardan biri olarak kabul ettikleri bakteriyi taklit etmeye çalışması; ondan ilham alması evrimciler açısından kabul edilemez bir durumdur. 

Birçok kabuklu deniz canlısı yaşamaları için ihtiyaç duydukları doğal yapıştırıcıyı üretecek biçimde yaratılmıştır. Bu yapıştırıcılar bazen resimdeki midyenin sadece altı noktadan kendisini asmasını sağlayacak kadar güçlü olabilmektedir. Ancak midyenin yapıştırıcısı bile tatlı su bakterisininkinin yanında oldukça zayıf kalmaktadır.

Evrim teorisini savunanlar, aslında bu canlıların basit bir yapılarının olmadığını çok iyi bilirler. Bu nedenle, söz konusu mükemmel canlıların özelliklerine değinirken, sahip oldukları mekanizmaları açıklamaya çalışırken sürekli olarak bir çıkmaz ve tereddüt içindedirler. Mikroskobik bir canlının varlığını açıklamaktan aciz olan evrim gibi bir teorinin karşılaşmaktan çekindiği en büyük gerçeklerden biri işte budur. 21. yüzyılın gelişen bilim ve teknolojisi evrim teorisi yalanını bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bu canlılarda karşılaştığımız her özellik, Allah'ın gözle görünmeyen bir canlıda nasıl kusursuz bir sanat meydana getirdiğini keşfedebilmek ve bunu takdir edebilmek için bir yol olacaktır.