Bağırsaklarımızda birçok bakteri çeşidi içeren küçük bir ekosistem bulunmaktadır. Bu bakterilerin her çeşidinin görevi farklıdır ve besinlerin sindirilmesinden, vitaminlerin emilmesine kadar her türlü işi yerine getirmektedirler. Bağırsaklarda yaşayan bu bakterilere genel olarak Escherichia coli adı verilmektedir. Escherichia coli, tek bir kromozom sarmalında yaklaşık olarak 5.000 gene sahiptir.
Bu da yaklaşık olarak 3 harften oluşan 1 milyon kodona eşittir. (Kodon, ATCG harflerinin biraraya gelmesiyle meydana gelen DNA şifresinde sadece 3 harften oluşan anlamlı kelimelerdir. Kodonlar, birleşerek anlamlı cümleleri, yani genleri oluştururlar.) Yani bir milyon tane özel olarak kodlanmış şifre, bakterinin tüm özelliklerini ve yapacağı tüm faaliyetleri belirlemektedir. Söz konusu bakterinin DNA'sında taşıdığı bu olağanüstü bilginin miktarı ve niteliği evrimci bir kaynakta şu şekilde ifade edilmiştir:
DNA şifresi, hücreye bilgiyi ileten genetik bir dildir. Hücre her fonksiyonunu denetlemek için DNA bilgilerini kullanan çok karmaşık bir yapıdır. Tek hücreli bir bakteri olan E. coli'nin DNA'sındaki bilgi miktarı gerçekten çok fazladır. Dünyanın en büyük kütüphanelerinin herhangi birindeki tüm kitapların içerdiği bilgiden çok daha fazladır...
(...) E. coli hücrelerindeki DNA harflerinin dizilimi çok özeldir. Biyolojik işlevin yerine getirilmesini yalnızca bu özel dizilim sağlayabilmektedir.
Bu canlının söz konusu işlemleri nasıl meydana getirdiği ve bu simbiyotik yaşamdan bir fayda elde edip etmediği ise tam olarak bilinmemektedir. Bakterilerin edindikleri faydalarla ilgili elde edilen tek bilgi bu canlıların bazılarının bağırsak hücrelerine kendi gereksinimlerini ileterek, onların şeker salgılamasını sağladıkları ve bu şekeri besin olarak kullandıklarıdır. Bakterilerin edindikleri faydalarla ilgili bilinenler bu kadardır, ama bu ortak yaşamın insana son derece önemli etkileri vardır. Bakteriler, insan bağırsağında bulundukları süre boyunca sindirim ve vitamin emilimi gibi birtakım işlemler gerçekleştirirken aynı zamanda zararlı bakterilerin hastalık yapmalarını da engellerler. Bakterilerin yardımı ile bağırsaklar, işlevsellik kazanırken, bağışıklık sistemi de güçlenir.
Bu bakteriler, insanda ve bazı memeli hayvanlarda K vitaminini üretme görevi de üstlenmişlerdir. K vitamini insanlar ve geviş getiren bazı canlılar için son derece büyük bir öneme sahiptir. Çünkü bu canlılar K vitaminini yiyeceklerden alamazlar. Oysa vücudun bu vitamine ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç bakteriler sayesinde sağlanır. Bakteriler, canlının vücuduna aldığı sebzelerdeki selülozu parçalayarak sindirilebilir, glikoz haline getirir ve vücuda K vitamini sağlarlar.
Yapılan bu işlemler elbette son derece detaylı ve hayati önemi olan kimyasal işlemlerdir. Bu işlemler yeryüzünde varolan her insanda aynı kusursuzluk ve aynı mükemmellikle yine bakteriler tarafından gerçekleştirilir. Ancak bu işlemlerin o kadar çok detayı vardır ki, bunların hepsi, sırrı günümüzde bile halen çözülememiş ayrı birer şuur gösterisidir. Dünyaca ünlü evrimci dergilerden New Scientist'de, bakterilerin şuurlu davranışları sırasında ortaya çıkan "bilinmeyenler" şu şekilde sıralanmıştır:
Son 10 yıldır mikroplar ile vücut arasındaki "iyi huylu" ilişki konusunda kafa yoran mikrobiyologlar, komensal (aynı sofrada yemek yiyen) bakterilerin gizini henüz çözmüş değiller. Bu bakterilerin bir kısmının bağırsakların iç çeperlerinde yer aldığı, diğer kısmının ise çeşitli çatlak ve yarıklarda yerleştiği biliniyor. Ancak bu konuda bilinmeyenler bilinenlerden daha fazla. Bilim adamlarının henüz yanıtlayamadıkları pek çok soru var. Dünyaya yeni gelen birkaç saatlik bir hayvanın bağırsaklarını hedef alan bu mikroplar nereye yerleşeceklerini nasıl kestiriyorlar? Ve yerleşecekleri bölgeyi ele geçirince, üstlerine gelen yeni bakterilere karşı mevzilerini nasıl koruyorlar? Ayrıca yıllarca bizimle birlikte barış içinde yaşayan bu mikroorganizmaların birdenbire bize karşı cephe almalarının ve ölümcül hastalıklara yol açmalarının nedeni ne? Hepsinden önemlisi, bağışıklık sistemi bağırsakların bu mikroskobik sakinlerine karşı niçin savaş açmıyor?
Bu önemli soruların dışında dikkat etmemiz gereken bir başka önemli nokta daha vardır. Bilindiği gibi bakteriler çok hızlı çoğalabilen canlılardır ve bulundukları ortamda, şartlar eğer müsaitse, birkaç saat içinde sayıları milyonları bulabilir. Söz konusu durumun insan vücudundaki bu bakteriler için de geçerli olması gerekmektedir. Nitekim insan vücudundaki ortam, bakterilerin üremelerine uygundur. Onların da türdeşleri gibi kısa bir süre içinde aşırı derecede çoğalmaları ve bağırsakları neredeyse tümüyle istila etmeleri gerekmektedir. Peki acaba böyle bir sorun ile karşı karşıya mıyız? Bağırsaklarımıza yerleşen E. coli bakterisi için böyle bir durum söz konusu değildir. Bu bakteri 20 dakikada bir ikiye bölünür ve bu çoğalmanın ardından da ortaya çıkan bakterilerin de pek çoğu ölür. Eğer böyle olmasaydı E. coli hücreleri 20 dakikada bir durmadan bölündüklerinde tüm dünyayı kaplayacak hacme 43 saatte ulaşacaklardı. Hiçbir zaman böyle bir sorunla karşılaşmayız, çünkü burada yaşayan bakterilerin aralarında besin için büyük bir yarış vardır. Yarışı kazanamayanlar ölmek zorundadırlar. Ayrıca bakteriler vücuttaki antibiyotiklere de karşı koyamazlar.
Bağırsaklardaki bakteri dengesi işte bu şekilde sağlanır. Yaşamını sürdürenler ise, insanın sindirimi için gerekli miktarı oluştururlar. Bu sayı milyarlarca yıldır insanların tümünde ayarlanmış ve belirlenmiş bir sayıdır. Hiçbir insan bedeninde, bağırsakta bulunan bu bakterilerin tamamı ölmemiş ya da kontrolsüz bir çoğalma meydana gelmemiştir, çünkü bu canlılar insana fayda getirebilmek için özel olarak yaratılmışlardır. Yaptıkları işlerden sayılarına kadar her türlü detay, onları yaratan Allah'ın dilediği ve belirlediği şekildedir. Bu kontrolü sağlayan, nerede, ne zaman ve hangi sayıda durmaları gerektiğini bilen ve planlayan Allah'tır.