17 Haziran 2016 Cuma

Su damlasındaki Altın Oran




Georgia Teknoloji Enstitüsü, Elektronik ve Nanoteknoloji bölümü araştırma mühendisi Devin Brown, elektron ışını ile bir çip üzerindeki desenleri incelerken kaza ile görüş alanına giren çok küçük bir su damlasını fark etti. Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük bu damlanın içerisindeki desenler ise hayret vericiydi.
Brown, ışık mikroskobunda sıradan görünen bu su damlacığının resmini çekti. Resme “mavi ay çiçeği” adını verdi, çünkü su damlasını oluşturan desenleri ay çiçeğindeki altın oranlı desenlere benzetti.
Suyun kar taneleri halinde mükemmel desenler oluşturduğu ver her birinin birbirinden  farklı olduğunu biliniyor ancak küçük bir su damlasının mikroskop altındaki altın oranlı görüntüsü ilk defa gözler önüne serilmiş oldu.

Oksijen Elementi




Canlılara enerji sağlayan en temel reaksiyon, karbon ve hidrojen bileşiklerinin oksitlenmesi, yani yanmasıdır. Ancak bu noktada ilginç bir soru sorulabilir: Bizim vücudumuz da temelde karbon ve hidrojen bileşiklerinden oluşmaktadır. Peki, neden vücudumuz da okside olmaz? Bunu engellemek için, oksijenin atmosferdeki formu olan O2 ilginç bir biçimde "asal" kılınmıştır, yani kolay kolay reaksiyona girmemektedir. Ama bedenimizin enerji elde etmesi için de, oksijenin yakıcılığına ihtiyacı vardır. Onun için hücrelerimizin içine, bu asal gazı son derece reaktif hale getiren kompleks bir enzim sistemi yerleştirilmiştir.

Karbon elementi




Karbon elementi tüm canlılığın temel yapı taşıdır. Karbon bileşikleri 100°C'nin üzerinde bozulurlar. Yani karbon bileşiklerinin kovalent bağlar kurup bu bağları kararlı olarak koruyabilecekleri ısı aralığı 100°C ile 0°C’dir. 0°C'nin altındaki bir ısıda da organik biyokimyanın varlığı imkânsızlaşır.
Dikkat ederseniz bu ısı aralığı, tam da Dünya üzerinde var olan ısı aralığıdır. Oysa evrenin içindeki ısılar milyarlarca derecelik sıcaklıklardan –273.15°C'ye kadar değişebilmektedir.
Aynı ısı aralığının suyun sıvı olduğu yegâne ısı aralığıdır. Böyle bir uyumu zorunlu kılan bir doğa kanunu ise yoktur. Bu durum, suyun, karbonun ve Dünya'nın özelliklerinin birbirlerine uygun olarak ve insanların yaşayabilmesi için yaratıldığının bir göstergesidir.

Kalpteki Hız




Kalp dakikada 70 kere ve her yıl yaklaşık 37 milyon kereden fazla hareket eden bir kastır. Bir insanın ortalama hayatı boyunca ise yaklaşık 2.5 milyar vuruş yapar ve yaklaşık 300 milyon litre kan pompalar. Kalp, uyuduğunuz zaman bile saatte yaklaşık 340 litre kan pompalar. Bir başka deyişle kalbimiz bir arabanın yakıt deposunu saatte 9 kere doldurur. 
Bedensel hareketler sırasında, örneğin koşarken, temposunu daha da artırır ve saatte yaklaşık 2 bin 270 litre kan pompalar.
Eğer kalp böyle hızlı çalışmasaydı ve bu kadar çok işi bu kadar kısa aralıklarda gerçekleştirmeseydi kan vücudun dört bir yanına gereken zamanda pompalanamayacak bu da tüm organların işlevlerini yapmasını engelleyecekti. 

Dünyanın Dönüş Hızındaki Oran




Dünyamız sadece 24 saatlik bir süre içinde kendi etrafındaki dönüşünü tamamlar ve bu sayede geceler ve gündüzler kısa sürer. Kısa sürdükleri için de gece ile gündüz arasındaki ısı farkı çok azdır. Böylece diğer gezegenlerin aksine pek çok canlının yaşayabileceği ideal ısı ortamı oluşur.
Dünyanın kendi etrafındaki dönüş hızı biraz daha yavaş olsaydı, gece gündüz sıcaklık farkları aşırı artardı, daha hızlı olsaydı ise rüzgarlar şiddetlenerek tufanlara dönüşürdü ve yeryüzü yaşanması olanaksız bir yer haline gelirdi.

6,4 Km uzaklıktan Dünyamız: Soluk Mavi Nokta




Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi.( Carl Sagan)