Doğadaki en keskin nişancılardan biri okçu balığıdır. Balık su yüzeyine yakın bir noktadan suya yakın bir dal ya da yaprakta duran böcekleri gözler. Hedefini belirlediği anda şaşırtıcı bir şey yapar: Ağzından püskürttüğü suyla hedefini vurur ve bulunduğu yerden suya düşürür. Adeta sudan bir okla vurduğu böceği hızla yakalayıp yutar. Bu avlanma şekli oldukça hassas ayarlamalara dayanır. Öncelikle balığın suyun içinden havada bulunan canlının yerini doğru şekilde belirlemesi önemli bir başarıdır. Çünkü ışık, yoğunluğu farklı ortamlar arasında geçiş yaparken açı değiştirir ve yanılmalara neden olur. Suyun içine uzattığımız bir sopanın su içindeki kısmının görüntüsünün kırılmış durması gibi...
Okçu balığı ise açı sapmasını "hesaplar" ve ona göre nişan alır. Fizikte kırılma indisi olarak bilinen faktör balığın hedefini vurmasını engellemez. (Harun Yahya, Düşünen İnsanlar İçin)
Bu avlanmanın bir diğer önemli unsuru, balığın ağzında bulunan su püskürtme sistemidir. Balığın püskürttüğü su son derece düzgün bir çizgi üzerinde ve dağılmadan hedefine doğru ilerler. Bu sistem özel bir ağız yapısı ve kas dokusuna dayanır. Suyun püskürtülmesi için belli miktar basınç gereklidir, gevşeyerek suyu içeri alan kasların aniden kasılmasıyla bu basınç elde edilir.
Balık hedefini vurup suyun içine düşürdüğü böceği yakalamada çok hızlı davranmalıdır. Çünkü başka balıklar bu avı kolaylıkla çalabilirler. Okçu balık için avını yakalamak hiç de sorun oluşturmaz, çünkü o daha avına atışını yaparken avının nereye düşeceğini hesaplamıştır bile!
Bilimsel adı Toxotes jaculatrix olan bu balık türü üzerinde son bir araştırmayı, Almanya'nın Freiburg kentindeki Albert Ludwigs Üniversitesi'nden Stefan Schuster gerçekleştirdi. Balığı hızlandırılmış video kameraya çeken Schuster, avın düşeceği yerin ne kadar sürede hesaplandığını belirledi. Buna göre balık, avının nereye ve ne zaman düşeceğini çok kısa bir sürede, saniyenin yalnızca onda birinde hesaplayabiliyor. Journal of Experimental Biology adlı dergide yayımlanan çalışmaya göre bu hesaplama için tek bir bakış yeterli oluyor.
Bir beyzbol oyununda karşıdan topa hızla vurulduğu anda topun nereye ve ne zaman ulaşacağını kestirmek imkansızdır. Oyuncu bir yandan koşarken bir yandan topu izlemek zorundadır. Balığın kabiliyeti, beyzbol oyuncusunun topa vurulur vurulmaz düşeceği noktaya gitmesi gibidir. (Harun Yahya, Doğadaki Mühendislik)
Avların ağırlıkları farklılık gösterdiği için düşme hızları da farklı olur. Bu durum ise balığın vereceği kararı daha da karmaşık hale getirir. Balık ise her av için ayrı hesaplar yapar ve onu başarıyla yakalar.
Araştırmacılar balığın yeteneğini ölçmek için onu bazı denemelerden geçirdiler. Önceden hazırladıkları ölü bir böceği, balık vurduğu anda, doğal eğrisel çizgisi üzerinde değil de dikey olarak suya düşürdüler. Balık bu şaşırtmaya aldanmadı ve dikey olarak düştüğü yere hamle yaptı. Bir diğer denemede ise böceği cam bir plaka üzerinde tuttular. Balık atış yapınca böceği hava üfleyerek cam üzerinde yatay bir çizgide hareket ettirdiler. Balık yine şaşırmadı ve yatay çizgiye göre hamle yaptı. Bu iki deneme balığın rastgele ya da otomatik hamleler yapmadığını ortaya koyuyor.
Tüm bu özellikleri okçu balığını, mükemmel tasarlanmış bir püskürtme sistemine sahip, matematiksel hesaplamalar yapabilen bir canlı kılmaktadır. Peki ama akıldan yoksun bu balık nasıl olup böylesine kesin fiziksel hesaplamalar yapabilir? Sudan havaya geçişte kırılma indisinden kaynaklanan açısal farkı nereden biliyor olabilir? Dahası balığın bedeninde bulunan ve kas sistemiyle, ağız yapısıyla kusursuz olan püskürtme sistemi nasıl ortaya çıkmıştır?
Elbette bu bilgiler ancak fizik eğitimi almış bir insanın bilebileceği bilgilerdir. Çoğumuz fizik derslerimizden resimdeki gibi atış problemleri görmüşüzdür. Bu problemler bilinç sahibi insanın anlayabileceği türdendir. Balık bu bilgileri kendisi öğrenmiş ve yorumlamış olamaz. Balık bu bilgileri 'hatırlayamaz', fizik formüllerine göre 'denklem kuramaz'.
Püskürtme sistemi de bir su tabancası gibi çalışır. Bir su tabancasını incelediğimizde bir basınç pompası, onu çalıştıracak bir tetik mekanizması ve püskürtme ağzı dikkatimizi çeker. Bunların suyu bir çizgi halinde atması için özel olarak tasarlandığını anlarız.
Aynen su tabancasında olduğu gibi balığın püskürtme sistemi de özel parçalardan oluşur. Kasılıp gevşeyerek basınç oluşturacak bir kas sistemi, kas liflerini tetikleyecek sinir hücreleri ve suyun çizgi halinde gitmesi için özel olarak şekillendirilmiş ağız... Bu parçalar olağanüstü bir organizasyon içinde biraraya getirilmiştir.
Elbette bunlar kendiliğinden varolup tesadüfen biraraya gelmiş olamazlar. Böyle bir sistemin aşamalarla evrimleşmiş olması kesinlikle imkansızdır, çünkü bu üç parça indirgenemez komplekslik özelliği ortaya koymaktadırlar. Parçaların tamamı doğru organizasyon içinde ve aynı anda kusursuz olarak varolmalıdırlar. Parçaların birinin yarım ya da noksan olması durumunda sistemin tamamı işlevsiz hale gelir ve evrimin kendi mantığına göre bu organlar kullanılmadığı için körelir.
Bu durumda balığın özel olarak tasarlandığı ve davranışı için gerekli bilgiye sahip olmadığı, ona ilham edildiği ortaya çıkar. Evreni ve içindeki herşeyi yoktan vareden, Üstün ve Güçlü olan Allah bu balığı sahip olduğu tüm sistemlerle mükemmel bir yaratışla yaratmıştır. Allah yeryüzündeki milyonlarca canlı türünü örneksiz var edendir.
"Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir."
(Fatır Suresi, 2)