Yüce Allah’ın yarattığı canlılar içinde birçok tür şaşırtıcı göç seyahatleri yapar. Rabbimiz’in ilhamıyla göç eden bu canlılar içinde en hareketlileri kuşlardır. İnsanların çoğu zaman ulaşım araçlarıyla bile hızlarına ulaşmakta güçlük çektikleri kuşlar, çok özel uçuş teknikleri ile yolculukları sırasında uzak mesafeler katederler. Bu tekniklerinden biri de sürü halinde hareket eden kuşların “V” şeklinde uçmalarıdır. Kuşlar Neden “V” Şeklinde Uçarlar? ![]() Kuşlar sürü halinde V şeklindeki uçuş ile hareket ederlerken, en öndeki kuşlar havanın kendilerine karşı oluşturduğu direnci arkadan gelen kuşlar için daha aza indirirler. Öndeki kuş kanadını çırptığında, kanadının ucunda bir hava boşluğu, yani bir girdap oluşur. Arkadaki kuş buraya yükselen havayı kanatlarının altında bularak ve daha az enerji sarf ederek yüksekliğini muhafaza eder. Bu kuşun hareketinden de bir arkadaki kuş faydalanır. Bu uçuş şeklinin daha ziyade büyük kuşlarda görülmesinin nedeni de bunların büyük kanatları ile oluşturdukları hava hareketinin büyüklüğü ve arkadaki kuşun işine yarayabilmesidir. Bu şekilde enerji tasarrufu sağlayan sürü halindeki kuşlar genellikle tek başına olan kuşlardan daha hızlı uçarlar. Kuşların göç ederken her bir kuşun yanındaki kuş ile aynı derecede hava sürtünmesine tabi tutulmasının avantajını pilotlar çok iyi bilirler. Bu uçuş şeklinin avantajı pilotların “kanat ucu girdabı” dedikleri durum ile aynıdır. Kanat Ucu Girdabı ile Kuşların V Şeklindeki Uçuşu Arasındaki Teknik Benzerlik: Bir uçakta kalkışın çoğunu kanat sağlar, ancak kanatlar aynı zamanda sürüklenmeye neden olur. Kanadın üzerinden akan hava, uçağın gövdesinden içeri doğru akmaya eğilimlidir. Bu arada kanatların altından akan hava dışarı doğru akmaya meyillidir. Bu iki hava akımı kanadın kuyruk kısmında karşılaşınca kanat uçlarından çıkan dönen bir hava akımı oluşturur. Buna “kanat ucu girdabı” adı verilir. Nemli, soğuk ya da sisli günlerde bu, kanat tarafında oturan yolcular tarafından görülebilir. Kanatların her iki tarafında da girdap vardır. Bu dönen hava akımı, kanadın altındaki yüksek basınç ve kanadın üstündeki alçak basınç nedeniyle oluşur. Normalde hava kanat ucunun etrafında yüksek basınçtan alçak basınca doğru akar ki bu yukarı doğru bir akım oluşturur; işte kuşlar tüm yolculuklarında bu akımı takip ederler. (Atmospheric Flight ) Kuşların takip ettiği bu akım gibi doğanın her detayında muazzam bir akıl, plan ve yaratılış ortaya çıkmaktadır. Bu, Yüce Allah’ın tabiat üzerindeki mutlak egemenliğinin alametlerindendir: “Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için.” (Talak Suresi, 12) “V” Şeklindeki Uçuş Tekniği Kuşlar Arasındaki Fedakarlığın da Bir Örneğidir Sürü halinde uçan kuşlar binlerce kilometrelik zorlu yolculuklarda diğerlerinin enerji tasarrufu yapmasına imkan tanırlar. Kuşkusuz söz konusu durum göç eden kuşların birbirleri için yaptıkları bir fedakarlığı da ortaya çıkarır. Her kuş sırayla en öne geçer. Çünkü tek hiza şeklinde ve daima önde bir lider ile uçulursa her kuş eşit derecede enerji tasarrufu sağlayamaz. Tek hizada uçan çok sayıda kuştan ortada olan kuşlar, uçlarda olan kuşlara göre iki kat daha avantajlıdırlar. Bunun sebebi ortada uçan kuşların her iki tarafta bulunan komşu kuşlar tarafından oluşturulan ve hava akımının etkisini azaltan bir alanda uçmalarıdır. Lider değiştirerek sürdürülen düzgün bir V şeklinde, her kuş aynı uçuş avantajını eşit miktarda kullanarak hemen hemen aynı miktarda enerji harcar. Eğer üyelerden biri V şeklinin önünde ilerliyorsa, o zaman uçuşu için daha fazla güce gereksinim duyduğunda sıranın arkasına geçer ve yerini arkasındakine bırakır. Tekrar en ön sıraya geri dönene kadar da hızı düştüğünden daha az enerji harcayarak güç toplar. Kuşların V şekli oluşturarak hiç itiraz etmeden, sürünün düzenini bozmadan, daima birbirlerini düşünerek hareket etmesi çok büyük bir mucizedir. Bu mucizevi duruma uçuşa yeni katılmış genç kuşlar bile hemen adapte olurlar. Göç eden kuşların uçuş esnasındaki bu fedarlıkları ve düzenlerini, yeryüzündeki canlı cansız her varlığı yaratan Yüce Allah var etmiştir. Bu durum Yüce Allah’ın kudretini, herşeye Kadir olduğunu ve benzersiz yaratan olduğunu kanıtlayan delillerdendir. Rabbimiz kuşların bu uçuş tekniğini onların tam ihtiyaçlarına yönelik olarak yaratmıştır. Bu gerçeğe bir ayette şöyle dikkat çekilir: “Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.” (Ena’m Suresi, 38) Sonuç: Evrimciler Canlılardaki Fedakarlığı Açıklayamıyor V şeklinde uçmak, göç eden kuşlar için büyük bir avantaj ve birbirlerine kolaylık sağlamaktadır. Enerji tasarrufu amacıyla yapılan bu teknik uçuş aynı zamanda canlılar arasındaki fedakarlığın ve yardımlaşmanın en güzel örneklerinden birini de sunmaktadır. Çünkü kuşlar V şeklinin tek avantajsız yeri olan ön kısmına sakat ya da güçsüz olan kuşları getirmemekte, bu şekilde onların güç kazanmasına yardımcı olmaktadırlar. Bir canlının diğerlerine kolaylık sağlayacak bir ortam oluşturmak için çalışması, evrimcilerin, canlıların bencil oldukları ve sadece kendi çıkarlarını düşündükleri iddiasına da açık bir cevap niteliğindedir. Evrimcilerin iddialarına göre olması beklenen her canlının sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket etmesidir. Ancak bu gerçekleşmez ve kuşlar birbirleriyle yardımlaşarak son derece zorlu yolculukları büyük bir rahatlık içinde gerçekleştirirler. Kuşkusuz bu durum Yüce Allah’ın her canlıya yapacağı işleri ilham etmesi ile mümkündür. Onlar da buna eksiksiz olarak itaat ederek herşeyin Rabbi, üstün güç sahibi olan Yüce Allah’a gönülden boyun eğmektedirler. Bu gerçeğe bir Kuran ayetinde şöyle dikkat çekilir: “Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd (övgü) de O’nundur. O, herşeye güç yetirendir.” (Teğabün Suresi, 1) Kuşlar Neden Yüksekten Uçmayı Tercih Ederler? Göçmen kuşların bazıları imkansız gibi görünen yüksekliklerde uçarlar. Örneğin sırtı kırmızı kum çulluğunu ve diğer bazı küçük göçmen kuşları 7.000 m yükseklikte görmek mümkündür ki bu uçakların geçtiği şerittir. Bir kuğu türünün 8.200 m yükseklikte uçtuğu görülmüştür. Bazı kuşlar da stratosfere (atmosferin 8-40 km yükseklik arasındaki ince tabakası) ulaşırlar. (John Downer, Supernature, The Unseen Powers of Animals, s.121) Çubuk kafalı kazların (bar headed geese) stratosferin başladığı yere yakın olan 9.000 m yükseklikte Himalayaları geçtikleri belirlenmiştir. Kuşların neye göre uçuş yüksekliklerini belirledikleri tam olarak bilinmemektedir. Fakat yüksekten uçuş bu canlılara birçok yarar sağlar. Böylece hem tanıdık yer şekillerini daha iyi belirler, hem sis ve bulutların üzerinde uçarak görüş mesafelerini artırır, hem de fiziksel engellerin üstesinden gelirler. Örneğin bazı kuşlar su kaybını aza indirgemek için çok yükseklerde uçarlar. Çünkü hava yüksek seviyelerde daha serindir, bu ise kuşların daha az su kaybetmesi demektir. Göçmen kuşlara bu kadar çok avantaj sağlayan yüksekten uçuşun, bazı zorlukları da beraberinde getireceği düşünülebilir. Örneğin bu yükseklikte oksijen konsantrasyonu deniz seviyesindekinin üçte birinden daha azdır. Ancak kuşlar hiçbir zorlukla karşılaşmazlar çünkü vücut sistemleri yüksek uçuşa uygun yaratılmıştır. Kazların ve diğer kuşların bu düşük oksijen seviyesi ile baş edebilmeleri için kanlarında bulunan oksijen taşıyabilen hemoglobin molekülü son derece verimli bir yapıya sahiptir. Ayrıca oksijenin uçuş kaslarına taşınabilmesi için vücutlarında yüksek yoğunlukta kılcal damarlar vardır. Kuşlara özgü olan “avien akciğer” yapısı ise, havanın akciğerlerde tek yönlü olarak sürekli hareket halinde olmasını, dolayısıyla kuşun her an temiz oksijenli hava solumasını sağlamakta, böylece havadaki oksijeni en verimli şekilde kullanmalarına imkan tanımaktadır. Göçmen kuşların soğuğa nasıl dayandıkları ise hala bir sırdır. Bu yükseklikte ısı -50°C’nin altına düşebilir ve göç eden kuşlar birkaç gün boyunca bu dondurucu koşullarda yaşamak zorunda kalabilirler. Her canlı ömrü boyunca karşılaşabileceği zorluklara güç yetirebilecek şekilde yaratılmıştır. Kazların bu yükseklikte ve bu derece az oksijen bulunan ve kimi zaman dondurucu soğukların hüküm sürdüğü bir ortamda uçabilmeleri vücutlarındaki özel yapı sayesinde mümkündür. Bu yapı bilinçsiz doğa mekanizmalarıyla, rastlantılarla, kısacası “evrim”le ortaya çıkmamıştır. Onları bu eksiksiz özelliklerle yaratan göklerin ve yerin Hakimi olan Yüce Allah’tır. Allah herşeyin başını ve sonunu bilir ve yeryüzünden gökyüzüne tüm canlıları da her yönden mükemmel özelliklere sahip olarak yaratmıştır: “Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “Ol” der, o da hemen olur.” (Bakara Suresi, 117) V Şeklindeki Uçuş Sonucu Yapılan Enerji Tasarrufu Bilimsel Olarak Kanıtlanmıştır Bilimsel raporlara göre 25 kuşun bir arada uçması, aynı miktarda enerji kullanarak tek başına uçan bir kuşa göre %70 oranında kazanç sağlar. Birlikte uçan kuşlar aynı zamanda şekilli uçuşlarda, tek başına uçan kuşa göre ekonomik bir hızda, yani %24 oranında daha az hızla uçarlar. |
15 Mart 2011 Salı
Kuşlar Neden “V” Şeklinde Uçarak Göç Ederler?
19 Şubat 2011 Cumartesi
Köpek Balıklarının Elektrik Algılama Sistemi
Görme yetenekleri bulundukları bazı ortamlarda azalan köpek balıkları, avlanmaya nasıl devam ederler?
Bu canlıların vücudunda bulunan ve içi jölemsi bir madde ile dolu olan oluklar, nasıl bir işlev görürler?
Beyaz köpek balıkları, avlarını gözleri ile takip ederek yakalarlar. Sıcak mercan kayalıklarında gezindiklerinde bu canlılar için hiçbir sorun yoktur. Avlarını kolaylıkla görürler. Ancak serin okyanuslarda gezindiklerinde beyaz köpek balıklarının soğuktan görüş yeteneklerinin etkilenmesi gerekmektedir. Normal şartlar altında soğuk suyun etkisiyle kimyasal işlemler yavaşlayacağı için hayvanın gözlerinin, hızla hareket eden avını takip etmede çok ağır kalması gerekmektedir. Ancak köpek balığı hiçbir zaman böyle bir problem yaşamaz.
Çünkü beyaz köpek balıklarının gözleri kendileri gibi soğukkanlı değildir. Bu köpek balığı türünde vücut kaslarının ısısı direkt olarak gözlere aktarılır. Bu sayede en hızlı hareket eden balıkları hatta fok balıklarını bile rahatlıkla yakalayabilirler. Ancak görme duyuları, suyun içindeki hareketleri takip edemeyecek kadar zayıf olan bazı tür köpek balıkları vardır. Bu canlılar, avlarını takip edebilmek, sudaki ısı değişimini ve tuzluluk oranını tespit edebilmek için muazzam bir yönteme başvururlar.
Elektriği Algılayan Lorenzini Ampulleri
Bütün canlılar, ısı dışında elektrik de yayarlar. Karada yaşayan bir canlının bu akımları hissetmesi zordur; çünkü hava bir yalıtkan görevi görür. Ancak suyun içerisinde durum farklıdır. Elektrik, doğal bir iletken olan suyun içerisine akar. Dolayısıyla bu elektriği hissedebilen bir canlı, son derece etkili bir duyuya da sahip olmuş olur. İşte köpek balıkları da bu avantaja sahip olarak yaratılmış canlılardandır. Öyle ki sudaki tüm titreşimleri, suyun ısısındaki değişimleri, tuzluluk oranını ve özellikle de hareket halindeki canlıların yol açtığı elektrik alanındaki küçük değişiklikleri bile hissedebilirler.
Köpek balıklarının vücutlarında, içi jöle dolu çok sayıda oluk mevcuttur. Bu oluklar, yoğun olarak köpek balığının kafasına yerleştirilmiş olmasına karşın, balığın tüm vücudu boyunca da dağılmıştır. "Lorenzini ampulleri" olarak adlandırılan bu özel organlar, mükemmel birer elektrik algılayıcısıdır. Köpek balıkları ve vatozlar, bu algılayıcılarını kullanarak avlarını bulurlar. Bu organlar, başın ve hayvanın yüzündeki sivri kısmın üstünde bulunan gözeneklere bağlıdırlar. Elektrik algılayıcısı (elektroreseptör) olarak son derece hassastırlar. Öyle ki köpek balıkları, bir voltun 20 milyarda biri büyüklüğündeki akımları bile hissedebilirler.
Bu muazzam bir güçtür. Evinizdeki kalem pilleri düşünün. İşte 1,5 voltluk bu pillerden iki tanesini birbirlerinden 3000 km uzağa koyduğumuzda ve arasına bir bakır tel çektiğimizde köpek balıkları bu pillerin yaydığı akımı hissedeceklerdir.(John Downer, Supernature, The Unseen Powers of Animals, BBC Worldwide Ltd., London 1999, s. 17)
Köpek Balıklarındaki Tek Bir Sistem, Evrim Teorisini Çürütmeye Yeterlidir
Köpek balıklarındaki sistem ve organların pek çoğu birbirine bağlı çalışmaktadır. Birisi olmadan diğeri fonksiyonlarını yerine getiremez. Örneğin elektrik akımlarını algılayan sistemin parçalarından tek biri bile olmasa ya da herhangi bir aksaklık olsa, Lorenzini ampulleri hiçbir işe yaramaz.
Bu açık gerçeğe rağmen evrim teorisine göre; ilk ortaya çıkan köpek balıklarının yani "ilkel köpek balıklarının" günümüzdekiler gibi elektrik algılayıcılarının olmadığının, ancak zaman içinde bu mükemmel sistemin bir şekilde oluştuğunun kabul edilmesi gerekir. Ancak böyle bir kabulün mantıksızlığı çok açıktır, çünkü köpek balıklarının bu sistem olmadan yaşaması mümkün değildir. Ayrıca böyle kompleks bir sistemin zamanla oluşamayacağı da ortadadır. Vücut kaslarının ısısını direkt olarak gözlere aktaracak, elektrik dalgalarını muazzam bir hassasiyetle fark edecek bu sistemler bir bütün olarak ortaya çıkmak zorundadırlar.
Lorenzini ampulleri köpek balıklarının sahip oldukları özelliklerden yalnızca bir tanesidir. Köpek balıkları gerek solunum sistemleri, gerek yollarını bulmalarını sağlayan manyetik alıcıları, gerekse hızlı yüzme yetenekleri ile birer yaratılış mucizesidirler. Allah bütün canlıları olduğu gibi köpek balıklarını da eksiksiz bir şekilde, sahip oldukları mükemmel özelliklerle birlikte yaratmıştır. Köpek balıklarının yukarıda kısaca anlattığımız bu özellikleri gibi, kainatın her köşesi Yüce Rabbimiz'in üstün ilmini gerektiği gibi takdir etmek, O’nu düşünüp, şükretmek için birer vesiledir. Bu gerçek, ayetlerde şöyle bildirilmiştir:
(Nahl Suresi, 65–66)
Köpek balıklarında bulunan bu sistemin evrimcilerin iddia ettikleri gibi "aşama aşama" gelişmesi mümkün değildir. Nitekim fosil kayıtları da bu gerçeği doğrulamaktadır. Milyonlarca yıl öncesine ait köpek balığı fosilleri ile günümüzde yaşayan köpek balıkları arasında hiçbir farklılık yoktur.
Köpek balıkları sığ sulardan derin sulara kadar her yerde yiyecek aradıkları için gözleri su basıncı değişikliklerine uygun olarak yaratılmıştır. Bu üstün yaratılış özelliği neticesinde gözün iç kısmı ve retina gözün dış yüzeyine uygulanan basınç farkını dengeler ve gözlerinin herhangi bir şekilde basınçtan zarar görmesine engel olur. Bu canlının gözleri çok az ışıkta görmeye duyarlı şekilde yaratılmıştır. Göz bu özelliği sayesinde düşük çözünürlükteki cisimleri insanlardan daha iyi görür ve keskin bir görüş kazanır.
Değişik köpek balığı türlerinin her birinin kendine özgü değişik göz tipleri bulunmaktadır. Örneğin çekiç başlı köpekbalığının gözleri başının iki tarafında uzanan loblarda yer alır. Bu yaratılış özelliği, hayvanın üç boyutlu görüntü kalitesini arttırmakta ve yüksek bir hızla avına doğru yüzerken aradaki mesafeyi daha iyi tahmin etmesini sağlamaktadır.
75 Milyon Yıllık Köpek Balığı Fosili
Negatif ve pozitif olmak üzere çift parçalı olan bu fosil, 75 milyon yaşındadır.
Köpek Balığı
Yaş: 75 milyon yıl
Bölge: Haqil, Lübnan
Köpek balığı türleri, Lübnan dağlarında sıkça rastlanılan fosillerdendir. Köpek balıkları kıkırdaklı balık sınıfına dahildirler. Kıkırdaklı balıkların iskeletleri, kalsiyum içermez, kıkırdak dokudan meydana gelmiştir. Sadece dişlerinde ve bazen omurlarında kalsiyum birikintileri vardır. Bu nedenle, köpek balığı dişi fosiline, iskelet fosilinden daha sık rastlanır.
Köpek balıklarının bulunan en eski fosilleri yaklaşık 400 milyon yıllıktır. Bu fosiller, diğer tüm canlıların olduğu gibi, köpek balıklarının da yüz milyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramadıklarını göstermektedir. Köpek balıkları, evrimcilerin iddia ettiği gibi, diğer türlerden aşama aşama gelişmemiş, kompleks yapılarıyla bir anda ortaya çıkmış, yani yaratılmışlardır.