Moleküllerin
ve buna bağlı olarak da maddenin oluşması için atomların aralarındaki
çeşitli bağlar oluşturmaları gerekir. Bu işlemler yeryüzündeki madde
çeşitliliğinin kilit noktasını oluşturur. Bu konu hakkında bilgi sahibi
olan ve düşünen her insan Allah ' ın benzeri olmayan azametine şahit
olacak ve Rabbimizin şanını yüceltecektir.
Birçok madde aynı atomları içermesine rağmen farklı görünür ve farklı
özellikler taşır. Bunun da nedeni atomların molekülleri oluşturmak için
aralarında kurdukları farklı kimyasal bağlardır.
Maddeye giden ilk basamak olan atomlardan sonra ikinci basamak
moleküllerdir. Moleküller, maddenin kimyasal özelliklerini belirten en
küçük birimlerdir. Bu küçük yapılar iki veya daha çok atomdan, bazıları
da binlerce atom grubundan oluşur. Atomları, molekül içinde
elektromanyetik çekim kuvvetine dayalı kimyasal bağlar bir arada
tutarlar. Bu bağlar atomların sahip oldukları elektrik yüklerini esas
alarak kurulurlar. Atomların elektrik yükleri de daha önce belirttiğimiz
gibi son yörüngelerinde taşıdıkları elektronlar tarafından belirlenir.
Moleküllerin çeşitli biçimlerde bir araya gelmeleriyle de çevremizde
gördüğümüz madde çeşitliliği ortaya çıkar. Bu noktada da maddenin
çeşitliliğinin ana merkezinde yer alan kimyasal bağların önemi
anlaşılır.
Kimyasal Bağlar
Kimyasal bağlar, atomların dış yörüngelerindeki elektronların
hareketleriyle oluşur. Her atom en dışta yer alan yörüngesini,
alabileceği en fazla elektron sayısına tamamlama gayreti içindedir.
Atomlar son yörüngelerinde bulundurabilecekleri maksimum elektron
sayısına ulaşmaya çalışırken ya en dış yörüngelerindeki elektronları
maksimuma tamamlamak için başka atomlardan elektron alırlar, ya da eğer
en dış yörüngelerinde az sayıda elektron varsa, bunları bir başka atoma
vererek önceden tamamlanmış olan bir alt yörüngeyi en dış yörüngeleri
haline getirirler. Atomların son yörüngesini maksimuma tamamladıktan
sonra oluşan hallerine ise 'kararlılık hali' denir. Atomların kendi
aralarındaki bu elektron alıp verme eğilimi, birbirleri arasında
yaptıkları kimyasal bağların temel itici gücünü oluşturur.
Bu itici güç, yani atomların son yörüngelerindeki elektron sayılarını
maksimuma tamamlama amaçları, bir atomun diğer atomlarla 3 çeşit bağ
kurabilmesini sağlar. Bunlar iyonik bağ, kovalent bağ ve metalik
bağdır.
Moleküller arasında ise genel olarak "zayıf bağlar" başlığı altında
toplanan özel bağlar görev yapar. Bu bağların özellikleri nedir ve nasıl
kurulurlar, kısaca ele alalım.
İyonik Bağlar
Bu bağ ile birleşen atomlar son yörüngelerindeki elektron sayısını
maksimuma, örneğin 8 ' e tamamlamak için birbirleriyle elektron
alışverişinde bulunurlar. Son yörüngelerinde 4'e kadar elektronu
bulunan atomlar bu elektronları birleşecekleri yani bağ kuracakları
atoma verirler. Son yörüngelerinde 4'ten fazla elektron bulunduran
atomlar ise birleşecekleri yani bağ kuracakları atomlardan elektron
alırlar. Bu tip bağ ile oluşan moleküller kübik yapıya sahip olurlar.
Yakından tanıdığımız sofra tuzu molekülleri bu bağ ile oluşmuş
maddelerden biridir. Peki, atomların neden böyle bir eğilimi vardır? Bu
eğilim olmasa ne olurdu?
Bugüne kadar atomların bir araya gelmek için aralarında kurdukları
bağlar çok genel biçimde tarif edilebilmiştir. Ama atomların neden böyle
bir prensiple davrandıkları anlaşılamamıştır. Yoksa atomlar son
yörüngelerindeki elektronların sayısının 8 olması gerektiğini kendileri
mi tespit etmiştir? Tabii ki hayır. Bu öyle bir sayıdır ki, maddenin ve
dolayısıyla evrenin meydana gelmesi için ilk basamak olan atomların
birleşmelerindeki kilit noktadır. Eğer atomların bu prensipten
kaynaklanan eğilimleri olmasaydı moleküller ve buna bağlı olarak da
madde oluşamazdı.
Oysa atomlar ilk yaratıldıkları andan itibaren sahip oldukları bu
eğilim sayesinde moleküllerin ve maddenin kusursuz bir biçimde meydana
gelmesi için hizmet ederler.
Kovalent Bağlar
Atomların
arasındaki bağları inceleyen bilim adamları ilginç bir durumla
karşılaştılar. Bazı atomlar bağ kurmak için elektron alışverişinde
bulunurken, bazıları da son yörüngelerindeki elektronları ortak
kullanmaktaydılar. Daha sonra yapılan çalışmalarda canlılık için
vazgeçilmez önem taşıyan birçok molekülün bu bağlar sayesinde var
olabildiğini ortaya koymuştur.
Kovalent bağın daha iyi anlaşılabilmesi için kolay bir örnek verelim:
Daha önce elektron yörüngelerinden bahsederken de belirttiğimiz gibi
atomların ilk yörüngelerinde en fazla 2 elektron taşınabilir. Hidrojen
atomu tek bir elektrona sahiptir ve elektron sayısını 2 ' ye çıkarıp
kararlı bir atom olma eğilimindedir. Bu yüzden hidrojen atomu ikinci bir
hidrojen atomuyla kovalent bağ yapar. Yani, 2 hidrojen atomu da
birbirlerinin tek elektronlarını 2. elektron olarak kullanır. Böylece H2
molekülü oluşur.
Metalik Bağlar
Eğer
çok sayıda atom, birbirlerinin elektronlarını ortaklaşa kullanarak
birleşiyorlarsa, bu kez "metalik bağ" söz konusudur. Günlük hayatta
çevremizde gördüğümüz ya da kullandığımız pek çok araç ve gerecin ana
maddesini oluşturan demir, bakır, çinko, alüminyum gibi metaller,
kendilerini oluşturan atomların birbirleri aralarında metalik bağlar
yapmaları sonucunda, elle tutulur, gözle görülür, kullanılabilir bir
yapı kazanmışlardır.
Atomların yörüngelerindeki elektronların neden böyle bir eğilimi olduğu
sorusunu ise bilim adamları cevaplayamamaktadır. Fakat canlı
organizmalar ancak nedenini bilmediğimiz bu eğilim sayesinde var
olabilirler.
Acaba tüm bu bağlarla kaç farklı bileşik oluşabilmektedir?
Laboratuarlarda her gün yeni bileşikler oluşturulmaktadır. Şu an için
yaklaşık 2 milyon bileşikten bahsetmek mümkündür. En basit kimyasal
bileşik, hidrojen molekülü kadar ufak olabildiği gibi, milyonlarca
atomdan oluşan bileşikler de vardır.
Bir element acaba en fazla kaç değişik bileşik oluşturabilir? Bu
sorunun cevabı oldukça ilginçtir. Çünkü bir tarafta hiçbir elementle
birleşmeyen bazı elementler (soy gazlar) vardır. Diğer tarafta ise
1.700.000 bileşik oluşturabilen karbon atomu vardır. Toplam bileşik
sayısının 2 milyon kadar olduğunu tekrar hatırlarsak, 109 elementin 108'i toplam 300.000 bileşik yapmaktadırlar. Ancak karbon olağanüstü bir
şekilde tek başına tam 1.700.000 bileşik yapabilmektedir.
Karbon atomunun bu olağanüstü özelliği yeryüzünün hiçbir şekilde taklit
edilemeyecek sistemlerle donatılmış olduğunun delillerindendir. Yüce
Rabbimiz yeryüzünü insanın emrine bir nimet olarak sunmuştur. Bize düşen
de bu nimetin şükrünü yerine getirmektir.